Pastoral Büyülü Bir Dünya

Yeni bir yolculuğa nasıl hazırlanıyorsam öyle geldim İş Sanat’ın 22. sezonunun açılış konserine. Yeni bir mevsimin rüzgârı arkamda, tüm algılarım açık, tüm duyularımla yaşayacaklarımı karşılamaya hevesli ve hazır…

Müziği ait olduğu yerde, konser salonunda, sahnenin, müzisyenlerin yanı başında, alkışların
arasında dinlemeyi bu kadar özlemişken nasıl heyecanlanmayız ki? Hem de İş Sanat elimizden tutup sezonun ilk konserinde bizi Rossini, Beethoven ve Elgar ile dolu, büyülü bir rüyaya dalmaya davet ederken. Türkiye’nin önde gelen orkestra şeflerinden Prof. Rengim Gökmen yönetimindeki İstanbul Ensemble ve çellist István Várdai ile gerçekleşen açılış konseri, geceye özel tasarlanmış bir fuayede, müziğin ve sanatın iyileştirici etkisini hissettiren bir atmosferde bizi karşıladı. Konser “La gazza ladra” – Hırsız Saksağan operasının uvertürünün solo trampet girişiyle başladığında yeni bir sezonun başlangıcı için daha iyi bir seçim olamayacağını düşündüm. Belki de başlangıçlar için bu o kadar iyi bir tercihti ki, bir klasik müzik tutkunu olan yazar Haruki Murakami, en sevdiğim romanlarından Zemberekkuşu’nun Güncesi’nin ilk bölümüne Rossini’nin bu eserinin ismini vermiş ve romanın ilk cümlesine de bu eserden bahsederek başlamıştı. Hırsız Saksağan uvertürünü tüm dinamizmi ve Gioachino Rossini’nin neşeli karakterini de hissettiren sololarıyla dinledikten sonra István Várdai’dan Elgar Çello Konçertosu’nu dinlemeye hazırdık.
Edward Elgar’ın 1. Dünya Savaşı sonrasında yazdığı Mi Minör Viyolonsel Konçertosu Op. 85’i 1965 yılında adeta bir büyünün etkisi altındaymışcasına çalıp kaydeden Jaqueline du Pré’den ilk dinlediğimde gözyaşlarıma hakim olamamıştım. İcracısının ruhunun derinliklerini hissetmemizi sağlayan bu konçerto, Várdai’ın performansında teknik virtüözite ve duygusal zenginliğin iç içe geçtiği bir yorumla hayat buldu. Sahnede sadece bir virtüöz yoktu, dinlemekte olduğumuz çello da efsaneleşmiş İtalyan müzik aleti tasarımcısı luthier Antonio Stradivari’nin 1673 tarihinde tasarladığı, Jaqueline du Pré’nin de çalmış olduğu “The Du Pré Stradivarius” isimli biricik çellodan başkası değildi. Çellist Lynn Harrell 1984’te bu enstrümanı Jaqueline du Pré’den (aramızdan ayrılışından sadece 3 yıl önce) satın aldıktan sonra “The Du Pré Stradivarius” ismiyle anılmasını sağlamış. 2016 yılından beri ise bu eşsiz enstrüman István Várdai’ın performanslarında bizi sihirli sesiyle buluşturmaya devam ediyor.

Şef Prof. Rengim Gökmen’in yönetiminde İstanbul Ensemble’ın bütünlüklü performansıyla dinlediğimiz bu konser aynı zamanda 17 Kasım Çarşamba saat 20.30’da ilk gösterimini gerçekleştirecek çevrim içi sezonu da başlatıyor.

İş Sanat’ın çevrim içi ‘Dayanışma ve Umut’ sezonunda da dinlediğimiz, çoğunluğu bağımsız müzisyenlerden oluşan İstanbul Ensemble, şef Prof. Rengim Gökmen yönetiminde Ludwig van Beethoven’ın 6. Senfonisi, Pastoral Senfoni ile konseri tamamladı. Şehre ve doğaya yeniden kavuştuğumuz bu günlerde, Beethoven’ın doğanın uyandırdığı hisleri notalara döktüğü Pastoral Senfoni’yi bambaşka duygularla dinlediğimize hiç şüphe yok. Eserlerinde çok yönlendirme yapmayan Beethoven, senfoninin 2. bölümünde bülbül seslerinin solo flüt, bıldırcınların solo obua ve guguk kuşlarının iki klarnet tarafından çalınacağını özellikle not düşmüş, senfoninin kalanını yorumlamayı ise bizim hayal gücümüze bırakmış. 4. Bölümde piccolo flüt, timpani ve trombonlarla şiddetini hissettiğimiz fırtına tasviri, 5. ve son bölümün finalinde bulutların ardından süzülen güneş ışıklarını andıran korno solosuyla tamamlanan senfoni, bizi de içimizi ısıtan, tatlı bir huzurla baş başa bıraktı. Şef Prof. Rengim Gökmen’in yönetiminde İstanbul Ensemble’ın bütünlüklü performansıyla dinlediğimiz bu konser aynı zamanda 17 Kasım Çarşamba saat 20.30’da ilk gösterimini gerçekleştirecek çevrim içi sezonu da başlatıyor. İş Sanat’ın insanlığa, iyiliğe, bir arada olmanın güzelliğine dair bir yolculuğu andıran 22. Sezonu, Bulutsuzluk Özlemi ve Symphonista Oda Orkestrası’nın “Sözlerimi Geri Alamam” başlıklı konseriyle devam edecek.

sezgi-olgac-001